21 Ocak 2010 Perşembe

Röntgenci

Bilgisayarla tanışmam, bundan 14-15 sene öncesine dayanıyor. O zamanlar, o halimle MS-DOS komutlarını anlayan beynim, bugünkü sınavda 25 puanlık soruda elektrik alanın formülünü yanlış hatırlayarak 4 yaşında okuma-yazma öğrenmenin acısını fena çıkarttı. Neyse konumuz bu değil, o zamanlar Paint'te hep aynı resmi anneme çizdirir ve boyardım. İşte ilk resmim:



(hayır tabi ki de, şimdi yaptım.) Neyse, bilgisayar zamanla ilerledikçe, ilk adam akıllı oyun olan Doom'u oynamaya başladık. Sonra, okuldaki bilgisayarlar dersinde Wordpad'de yazı yazmayı öğrendiğimizi, biraz daha büyüyünce Arabul gibi saçma arama motorlarında hocanın verdiği anahtar kelimeleri aradığımızı hatırlıyorum.

İnternete girmek ne zaman her akşamın birkaç saatini götüren bir aktivite oldu, onu tam olarak bilmemekle beraber, 8.-9. sınıf olduğunu düşünüyorum. Eski iletişim yolları -icq, ilkel Messenger-nın ilerlemesiyle, daha hızlı ileti göndermeye, birbirimizi sabah okulda görmüyormuşcasına çılgınca klavyede 10 parmak seviyesinde yazabilmeye başladık. "Çık ininden artık" diyordu annem o zamanlar. Şimdilerde Facebook'taki bir oyunun başında saatlerini harcıyor, aynısını ben diyorum.

Facebook, ah çok büyük bir darbe oldu Facebook. Kuzenime saatlerini o sitede geçirdiği için kızan ben şimdilerde kendi adıma olmayan adreslerden girip kim hangi fotoğrafları yüklemiş, hangilerinde ben varım diye bakar oldum. Evet kendi adıma almayı yediremiyorum ama yine de maskelerin ardından her şeyi takip ediyorum. O kadar çığrından çıktı ki "Feys", geçen gün baktım bazı kızlar iletilerine "siyah" yazmaya başlamışlar. Hepsi siyah. Nedir dedim, baktım, meğersem duyarlı göğüslerin sahipleri arkadaşlarımız sutyen renklerini yazarak göğüs kanserine dikkat çekmeye çalışıyorlar.

İnternet duyarlılığı dediğimiz hadise de ilk önce forward maillerle başladı. "Bu maili gönderdiğiniz kişi başına Unicef Afrikalı çocukları doyurma fonuna 1 dolar yatıracak" gibi saçma cümlelerle İnternet'i tam olarak tanımayan kullanıcıları tam kalbinden vuranlarla, bu gönderilenler listesindeki kişilere "Live Cam Web Girls" mailleri atanlar aynı herhalde. Uzun bir süre çok yoğun bir şekilde devam eden bu "yardımsever forward mail" furyası tam bitti denemez ama gördüğüm kadarıyla baya bir azaldı.

İkinci olarak MSN nicklerinde gördük bu sanal duyarlılığı. Çocuk tacizlerini protesto amacıyla, nicklerinin başına çocuk resmi koyuyordu bir çok kimse. Bu şekilde onları protesto ettiklerini düşünüyor ve içlerini rahatlatıyorlardı. Kaçı bu konuda bir sivil toplum çalışmasına katılmış, mağdur çocuklar için yapılan bir projede veya bir protesto gösterisinde yer almış diye sorarsanız, bir elin parmağını geçeceğini zannetmiyorum. Amacım "neden bunları yapmadınız?" diye sormak değil, yapmadığın bir şeyi yapmış gibi göstermenin ne kadar kolay olduğunu anlatmak.

Başımızın son belası, Twitter. Bu da kişilerin o an ne yaptıklarını, ne düşündüklerini yazıkları bir site. Örneğin "Aşk-ı Memnu bu akşam", veya "tatilleri sevmiyorum.." gibi kimin neden yazdığını merak etmediğimiz bir sürü "tweet" ile dolu bu site. Sıradan insanların sayfalarında sıkıntıyla dolaşırken, Bill Gates'in doğrulanmış twitter hesabını gördüğümde meraklanmadım diyemem. Evet Ayşe Özyılmazel'in elma yemesi dikkatimi çekmiyor ama Steven Spielberg'ün de o an ne söylediğini görmek istiyorum. Sonuç olarak Çağatay Öztürk'ün söylediği, "orada yazanlar teşhirci, okuyanlar da röntgenci" cümlesi çok da mantıksız gelmiyor bana.

Bir de şimdi Foursquare diye bir şey çıkmış. Burada da insanlar o anda nerede olduklarını yazıyorlar, örneğin New York'tan bir restorandan bildiren Steve B., tatlısının hepsini bitirdiğini müjdelemiş. Kendisine tebriklerimi iletiyorum.

Bir kişinin profil sayfasından sevdiği filmleri, dinlediği müzikleri, resimlerinden gittiği yerleri öğrenebiliyorsak, yüzünü hiç görmediğimiz biriyle "MSN kankası" olmak gibi komik durumlar ortaya çıkıyor. Sonuç olarak, insanlarla olan iletişimimizi İnternet'teki sosyal paylaşım platformlarıyla sınırlı tutmak, resmini beğenmek veya iletisinin altına yorum yapmak yerine, biraz daha gerçeğe dayalı ilişkiler kurarsak daha sağlıklı bir yol olabilir bence.

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...