2 Ağustos 2012 Perşembe

Londra 2012 Açılış Töreni

Merhaba. Uzun zamandır görüşemedik. Nasıl tatiliniz, nerelere gittiniz? Beni sorarsanız ben iyiyim, tatilim çok çabuk geçiyor. Önce İzmir'e, sonra Altınoluk ve Bodrum'a gittim. Şu aralar İstanbul'dayım ve bundan çok mutluyum, çünkü olimpiyatlar var! Olimpiyatlar 4 senede bir yapıldığı için çok sık tadını çıkaramadığımız bir etkinlik. Üstelik bizim gibi yaşı sadece 5 olimpiyat görmeye yeten genç kuşağın doğru düzgün hatırladığı tek olimpiyat 2008 Pekin olduğu için izlediğim bu 2.olimpiyatta keyfime diyecek yok.


Öncelikle 2012 Olimpiyatları'nın İngiltere'de yapılıyor olması başlı başına bir izleme sebebi benim için. İki sene önce iki aylığına İngiltere'ye gittiğim için çok sevdiğim, her gün özlediğim bir yer (İngiltere yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.). Eh hal böyle olunca, birkaç gündür evde olduğum dakikalarda sürekli Eurosport ve TRT HD izliyorum. Bu konuyu bloguma taşıyayım sizlerle de paylaşayım istedim.

London 2012 sürekli olarak Beijing 2008 (bu isimler birer marka oldukları için bu şekilde anılıyorlar) ile karşılaştırılan ve genelde bu karşılaşmada yenilen taraf. Bu karşılaştırma ilk olarak açılış töreninde yapıldı elbette. Kimilerine göre İngiltere açılışı çok "sanatsal" iken, Çin'deki açılış bir görsel şölen olması itibariyle herkese hitap ediyordu.



                                                              Beijing 2008 Açılış Töreni


The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony


                                                             London 2012 Açılış Töreni

Benim seçimimi sorarsanız, ben hiç de objektif olmayan bir tutumla Londra'yı seçerim. Pekin'deki tören elbette çok güzeldi, hatta görsel olarak efsaneydi ancak izlerken kimi zaman sıkıldığım, çok uzun süren bir dans gösterisindeymişim gibi hissettiren bir açılıştı. Londra ise, hikayesiyle adeta bizi içine alan, tanıdık yüzlerle karşılaştıran, dekorları, kıyafetleri, her bir performansçının makyajı ve tavırları ile bizi orada yaşatan bir tören oldu. Özellikle ilk sahnesi beni Stratford-upon-Avon'da (Shakespeare'nin doğum yeri) geçirdiğim güne götürdü. J.K.Rowling ve Voldemortlu sahnelerde ise ekrana yapıştırdı. İngiliz müziğinin gelişimini anlatan sahneleri çok keyifliydi. Gösteride rol alanların pek çoğunun (15.000 kişi) gönüllü olduğunu bilmek izlerken daha çok heyecan duymamı sağladı.Bu gönüllüler iki elemeden geçerek seçilmişler ve haftanın 3-4 günü prova yapıyorlarmış.




London 2012: The Olympic Opening Ceremony



                                               London 2012: The Olympic Opening Ceremony

Sürekli değişen sahne dekoru, Sanayi Devrimi ile birlikte çıkan işçiler, yüzlerindeki kir, eskitilmiş kıyafetleri (böyle görünmesi için 4 ay boyunca giyilmiş) ve sert bakışları gösteriye ayrı bir gerçeklik kattı.

Yönetmen Danny Boyle ve senarist Frank Cotrell Boyce bize birkaç sürpriz de yapmışlar. İlki Rowland Atkinson'dı, ikincisi de program boyunca ilgisizliğiyle dalga konusu olan Kraliçe Elizabeth. Kraliçenin kısa filmde oynaması sempatimi kazanmış olsa da elbette kameralar ona döndüğünde biraz daha güler yüzlü, en azından gösteriyi izliyor gibi durmasını beklerdim. Ancak kadının 20 olimpiyat gördüğü düşünülürse, buna şaşırmamak gerek belki de :) Onlar dışında J.K.Rowling, David Beckham, Kenneth Branagh ve Paul McCartney'di. Eski Beatles üyesi Paul botokslu yüzüyle korkunç görünse de, gösteride rol almak için yalnızca 1 sterlin (kontratı imzalayabilmek için) alması şık olmuş.


The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony


                                        


Gösteri bittikten sonra Parade of Nations, yani sporcuların geçişi başladı. Dünya üzerinde ne kadar çok ülke varmış allahım. T'ye gelene kadar saatler geçti. Garip garip ülkeler çıktı, isim şehir oyununda bir türlü bulunamayan ülke isimlerini hatırlamak açısından iyi oldu. Ayrıca İngiltere'nin Commonwealth denen sömürgelerinin de ne kadar çok olduğunun farkına varmamızı sağladı. Bağımsız Olimpik Atletler ilgimizi çekti, hatta küçük gösterileriyle sempati topladılar. Bu atletlerin hikayeleri de şöyleymiş; alttaki resimde gördüğünüz 3 atlet Hollanda Antilleri'nden (2010'da dağılan bir Karayip Adaları topluluğu). Burada olmayan ancak Olimpiyat bayrağı altında yarışacak sporcu ise yeni kurulan Güney Sudanlı maraton koşucusu Guor Marial. 1992'de Sudan İç Savaşı'ndan kaçıp Amerika'ya yerleşmiş. Bakın neden Sudan adına yarışmadığıyla ilgili ne demiş:

"Eğer Sudan için koşsaydım, ülkemin insanlarına ihanet etmiş olacaktım.Özgürlüğümüz uğruna can veren iki milyon insanın kemiklerini sızlatacaktım. Ben ülkemi onurlandırmak istiyorum. Yalnızca şan ve Olimpiyatların getirdiği şerefi isteyenler diğer insanları önemsemiyorlar. Ben bağımsız yarışıyorum, çünkü önemsiyorum. Koştuğum zaman insanların bana bakıp 'O bir Güney Sudanlı.' demesini istiyorum."


independent olympic athletes 1 Independent Olympic Athletes Are Highlights Of The Parade

Bu tavrına saygı duysam da yine de maddi desteği nereden bulduğunu ve Londra'ya nasıl geldiğini merak ediyorum.

Neyse, şimdi bakalım diğer ülkeler ne yapmış:
The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

Brezilyalıların etek ve pantolonlarına bayıldım. Hangi ülkeden oldukları hemen belli oluyordu. Aynı renkler giyen Jamaikalılar ise eşofmanla sahneye çıkmıştı.

The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

Almanların yeni doğan bebeklere giydirilenler gibi "kızlara pembe erkeklere mavi" montlarını çok komik buldum.

The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

İtalyanlar komple yönetim kadrosu olarak gelmiş gibi durmuyorlar mı? Hangisi sporcu anlayan beri gelsin. Bu arada ülke adını taşıyan kızların elbiselerinin üstünde Tören'de rol almak için seçmelere giren Londralılar'ın fotoğrafları var.

The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

Amerikalılar lisenin bando takımı gibiydiler. Eteklerin diz altında olmasına bakılırsa bir Türk lisesi.

The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

Bazı ülkeler de yöresel kıyafetleriyle katılmışlardı (özellikle Afrikalılar). Hintliler de elbette sarı sarilerini giyip gelmişler. Koyu tenlerine yakışan bu rengi sevdim. Erkeklerin kafalarındaki o sarığı ise hiç sevmiyorum. Hintliler (Singh olanlar) bu sarığı günlük hayatta, gece partilerde vs. bile başlarından çıkarmıyorlar. Dini inançları gereği saçlarını kesmiyorlar çünkü. Neyse ki bu sporcular bu şeyleri yarışırken takmıyor.

The Olympic Stadium is illuminated during the Opening Cermony

Gıcık olduğum bir şey de kafiledeki insanların çoğunun elinde bir cep telefonu/fotoğraf makinesi olmasıydı. Orada el sallayıp insanları selamlayacaklarına ha babam fotoğraf çekip Instagram'a, Twitter'a yüklediler. Bari bir iki arkadaşınız çekseydi siz onlardan alırdınız. Kendi gözünle bakmaktansa vizörden bakmak daha mı iyi? Hele şu yukarıdaki amca abartıp profesyonel makinesini getirmiş.

Maria Sharapova Maria Sharapova of the Russia Olympic tennis team carries her country's flag during the Opening Ceremony of the London 2012 Olympic Games at the Olympic Stadium on July 27, 2012 in London, England.

Ruslar şıktı, Maria'yı da kıskandık çünkü kusursuzdu :(

Neslihan Darnel Neslihan Darnel of the Turkey Olympic volleyball team carries her country's flag during the Opening Ceremony of the London 2012 Olympic Games at the Olympic Stadium on July 27, 2012 in London, England.

Sıra geldi bize. Bizim bayrağı Neslihan Darnel taşıdı. Yabancı basın kendisini çok beğenmiş, Alman spiker kendisine ein Superstar demiş. Kıyafetleri Sarar hazırlamış, belli zaten kadını erkeği aynı ceketin farklı bedenlerini giyip çıkmışlar. Bence ilk kez kongreye katılan üniversite öğrencisine benziyorlar ya neyse. Biraz daha orijinallik ve yöresellik beklerdim.

Ayy aman bir dakika vazgeçtim 2008'deki görüntüyü gördükten sonra, şuraya bakın herkes Ferdi Tayfur gibi giyinmiş. Beyaz ayakkabılar, beyaz gömlek+ceket kombini, yoo olamaz:


Yazıyı yazmaya başlarken müsabakalardan bahsedecektim ama törensiz giriş yapmayayım dedim. Bir daha vakit bulabilirsem onları da yazarım. Törenlere aklımıza kazınan şu görüntüyle veda edelim.


Görüşmek üzere.


Not: Fotoğraflar london2012.com, totallycoolpix.com, BBC, Dailymail.

Kendilerinden arakladığım bilgiler için Eurosport muhabirlerine ayrıca teşekkürler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...