5 Ekim 2011 Çarşamba

İlk Hastam

Sabah dolap katı her zamankinden daha da hareketliydi. İnsanlar bir yandan önlüklerini giyiyor, bir yandan da eşyalarını son kez kontrol ediyor ve heyecan içinde konuşuyorlardı. Herkes birbirine "ayy ben şimdi nasıl yapacağım" diye soruyordu. Kimileri gece uyuyamadığını anlatıyor, kimileri arkadaşlarıyla prova yapıyordu. Kimse yerinde duramıyordu; çünkü o gün biz ilk kez hasta bakacaktık.

Amerika tatilinden sonra okulların hiç vakit kaybetmeden açılması benim için büyük bir darbe oldu.(yazıları unutmuş değilim, birer birer gelecek, sadece okulların açılmasıyla biraz erteledim) Yine de bunun tek güzel yanı vardı: ilk hafta hasta bakacaktım. Okullar açılmadan önceki hafta staj grubum belli olmuştu ve Konservatifle başlıyordum. Konservatifi bilmeyenlere "dolgu yapılan bölüm" olarak çok basitçe ve eksik olarak anlatmam mümkün.

O gün herkesin aksine nedense bende bir rahatlık vardı. Halbuki ben de bir haftadır hasta bakacak olmamın heyecanıyla yaşıyordum. Ancak o gün, acil durumlarda yaptığım gibi soğukkanlılığımı korumayı ve sakin olmayı başarmıştım. Bir staj grubunda 23 kişi vardı ve o gün, yanılmıyorsam 16mız hasta bakacaktı. Eşyalarımı topladım ve Aytaçla yavaş yavaş yukarı çıkmaya koyulduk (Aytaç benim yakın arkadaş grubumdan, şans eseri aynı stajdayız). Herkesin box'larının (her bir hasta koltuğuna ve ünite box deniyor) yazdığı listeye baktım. Benimki herkesin çalıştığı büyük klinikte değil, yandaki Çürük Araştırma Merkezi denilen, 4 box'tan oluşan ve kliniktekilerin aksine daha çok muayenehane havası veren bir yerdeydim. Kendi tezgahım, lavabom vardı. Tek sorun asistanlara ve malzemelere biraz uzak oluşumdu ama Aytaç beni asiste etti ve bu sorunları kolayca aşmamı sağladı.


Kliniğe ilk girdiğimizde asistan bizi topladı ve hastayı alınca yapmamız gerekenleri söyledi. İlk hastamız olduğunu belirtmeyeceğiz, formdaki soruları soracağız, şöyle bir muayene ettikten sonra teşhis koyması için asistanı çağıracağız. Bunu söyledikten sonra hastalarımızı dağıttı -hastanın adının yazılı olduğu bir kağıt, bekleme salonuna gidip ismi bağırıyorsun- . Steril aletlerimizi aldık, tablaya folyomuzu serdik, aeratörümüzü denedik, bonemizi taktık, pamuk tampon kutusunu açtık ve artık hazırdık. Her şeye son bir kez baktıktan sonra, bekleme salonuna gitmek üzere yola koyuldum.

Küçükken ilk kez girdiğim ortamlarda sesimi mümkün olduğunca kısık tutardım. Böylece yanlış bir şey söylesem bile kimse duyamazdı. Büyüdükçe bu sessizliğimi üzerimden atsam da, hala kimseyi tanımadığım, sessiz bir yerde yüksek sesle konuşurken rahatsız olurum. Bekleme salonuna giderken aklımda bu vardı. Acaba ismi ne kadar yüksek sesle okumalıydım? Salona ayak bastığımda yolda yapmam gereken en önemli şeyi yapmadığımı fark ettim: hastanın ismine bakmak. Bir iki saniye kağıtta göz gezdirdikten sonra ismi buldum, boğazımı temizleyip okumaya başladım "Nurdan İlkhastam" Soyadının İlkhastam olması büyük bir tesadüf değil, gizlilik kuralları çerçevesinde şu an uydurduğum bir saçmalık elbette. Neyse ki adını duyan hasta ayağa kalktı ve bir kez daha bağırmak zorunda kalmadım. "Merhaba, lütfen beni takip edin." diyerek nazikçe kırıttım ve arkamı dönerek kliniğe doğru yürümeye başladım.

Yürürken suratımda oluşan manasız gülümsemeye engel olamıyordum. Göz göze geldiğim arkadaşlarımın hiçbiri bana gülmüyor, heyecanlı bir ses tonuyla hastalarına soru sormaya, ya da birbirlerinden eksik malzemelerini tamamlamaya çalışıyorlardı. Box'a ulaştığımızda hastaya döndüm, ciddi bir yüz ifadesi takınmaya çalışarak "Lütfen oturun" dedim. Hasta oturduktan sonra koltuğun arkasında ona göstermeden tekrar eski manasız sırıtışımı edindim. Aytaç da sırıtıyor, bir yandan da bana güven verircesine göz kırpıyordu. İlk hastamda yanımda olması gerçekten çok işime yaradı.

Hasta yerleştikten sonra tekrar ona döndüm ve formda yazan soruları sormaya başladım. Bu sırada kadının hamile olduğunu öğrendim. Şimdi ben bu kadına bir şey yaparsam diye kendi kendimi yemektense gidip asistanı çağırdım. Neyse ki 4 aylık hamile olduğunu ve bir şey olmayacağını öğrendim. Asistanın dolgu yapmamı söylediği dişi not ettikten sonra maskemi kapattım, eldivenlerimi taktım, aynamı ve aeratörümü elime alarak "Ağzımızı açalım" dedim.


Hastaya ne diyeceğimi 1.sınıftan beri kafama takılıyordu aslında. "Ağzımızı açalım, Ağzınızı açın lütfen, aç(?!)" seçeneklerinden hangisini kullansam diye kendi kendime düşünüyordum. O an hasta karşımdayken ağzımdan bir anda o laf çıktı. Ama geçen gün baktığım 3. hastam olan 17 yaşındaki kızcağıza "Ablacım aç bakalım ağzını" diyordum. Yani hiç kafaya takmaya gerek yokmuş, hastayla diyalog zaten kendi kendine gelişiyor.

Hastayla diyalog işini ilginç şekillerde yorumlayan arkadaşlarım da yok değil tabi. Ben orada tüm ciddiyetimi toplamış kavite açarken yan box'ta çalışan Yiğitcan'ı asiste eden Alican'ın konuşmalarına kulak verince maskenin altından gülmeye başladım. Alican asistanın "ilk hastanız olduğunu belli etmeyin" lafını çook abartmış, bol keseden sallıyordu. Mesela Yiğitcan bir şey unutuyor içeri almaya koşuyor, Alican hemen "e tabi dün ve bugün çok hasta baktı, yoruldu" diyor. Biraz zaman geçiyor "Ya ben bunu böyle yapıyorum hastalarım da çok memnun" diye uyduruyor. Halbuki daha hasta almamış. Ama bu şekilde orada bulunan tüm hastaları ve diş hekimi adaylarını rahatlattı, iyi de oldu.

Bu sırada o acemilikle hastaya da bir sürü şey yaptım; suratına su fışkırttım, yanağına sivri alet batırdım, çok hafif dilini kestim -bu şimdi aklıma geldi ya unutmuşum-, ama yine de ertesi hafta çağırıp cilasını yaptığımda, işim onunla tamamen bittiğinde "siz benim ilk hastamdınız" dediğimde kadıncağız şaşırdı, acemi olduğumu anlamamış. Babamın verdiği akılla kadına numaramı verdim ve bundan sonra diş problemlerinde arayabileceğini söyledim. Babam "İndirimli yaparım" de dedi ama öyle dersem kuaför gibi görüneceğime karar verdim ve söylemeye utandım. Ama gelirse indirim yapacağım ya, söz.

Dolguyu yaparken her aşamayı asistana göstermemiz gerekiyor. Bir asistanın "olur" dediğine bir diğeri "olmaz" dediği için bir işlemi sürekli aynı asistana sormayı kısa sürede öğrendim. 1. ve 2.sınıfta preklinikte (maket adamlarda yaptığımız işlerde) genelde işlerim ters giderdi, çok yavaş yapardım. Ama ilk hastamda çok kolayca, sorunsuz bir dolgu yaptım. Asistandan olur alınca, hastaya cila için haftaya randevu verdim. Ki bu gerçekten insanın kendini bir şey sanmasına neden olan, özellikle anne babaların göğsünü kabartan bir olay.

İlk hastamı bakmamın üzerinden 3 hafta geçti tabi, bugüne kadar toplam 3 hasta baktım. 1. ve 2.sınıfta bölüme isteyerek girmediğimden dolayı oluşan "acaba yapabilecek miyim" şüphelerim silindi, mesleği sevmeye başladım, hastalardan "doktor hanım" lafını duydukça gururlandım. Umarım diğer stajlarımda da bu böyle devam eder, çünkü sanırım okuldaki en sorunsuz kliniklerden birindeyim şu an. Dolgu yaptırmak isteyeniniz varsa haftaya cumaya kadar bizim okulun 4.katında bekliyorum sizi. Görüşürüüüz

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...