Hiç kışın yazlık siteler nasıl olur diye düşündünüz mü? Boş ve soğuk bir yazlık, beni her zaman hüzünlendirir. Terk edilmiş evler, uzamış çimler, yaprakları dökülmüş güller, hiç alışık olmadığım görüntülerdir ve beni rahatsız eder.
Televizyonlarda -genelde ShowTv yapar bunu- gördüğüm "70'lerin ünlü sinema oyuncusu, şimdilerde Sıraselviler'de bir bodrum katında yaşam mücadelesi veriyor." haberleri de beni çok üzer. Bir zamanlar o kadar ünlü, zengin olan insanları şimdi öyle görmek içimi acıtır. Belki de kendimi onların yerine koyduğum içindir, bilmiyorum.
Oturduğum semt sürekli büyüyen, yeni sitelerin yapıldığı, yeni mağazaların, restoranların, kahve dükkanlarının, kafelerin açıldığı bir yer. Ancak "tiki" denilen, yüksek gelirli aile mensubu genç insanlar çoğunlukta, dolayısıyla sürekli bir tüketim halindeyiz. Açılan pideciler, kumpirciler genellikle kepenk indiriyorlar. Ve ben, bir hafta önce açık olan dükkanı kapalı gördüğümde, oradan hiç yememiş, ömrüm boyunca da yemeyecek olsam bile üzülüyorum. Orayı açan kişinin kaç para batırdığını, istedikleri kadar çok müşteriyi çekemediğinde ne kadar zarar ettiğini, ne zaman kapatmaya karar verdiğini ve şimdi ne iş yaptığını merak ediyorum. Empatiyi abartmak da bu olsa gerek.
Taksim'de bir teyze var, hiç gördünüz mü bilmem, kızı olduğunu düşündüğüm bir bayanla birlikte İstiklal Caddesi'nde dolaşıp çöplerden kağıt, karton, teneke toplayan, 80 yaşlarında, kambur bir teyze. İşte onu, veya onun yaşındaki çalışan insanları gördüğümde de bir hüzün çöküyor bana. Eğer bir şey satıyorsa alıyorum genelde, ama yapacak başka bir şeyim olmadığını düşündüğüm için üzüntüm geçsin diye şöyle düşünüyorum: "Belki eşine, çocuklarına zamanında çok eziyet etmiştir, dövmüştür onları, belki kendi kendini bu duruma getirmiştir." Evet, bu saçmalığı yapıyorum ve üzüntüm gerçekten geçiyor.
Varsayımlardan bahsetmeyi çok severim. Etrafımdakilere ıssız adaya düşşen yanına alacağın 3 şey grubundan sorular sorarım, mesela "Adriana gelse seni sevdiğini söylese..", "Bir yangın olsa evden kaçarken yanına alacağın..." gibi başlayan sorular.
"Acaba ben bu dondurmayı yiyene kadar, dünyada kaç kişi doğacak?" gibi soruları da çok merak ederim. Küçükken de "Acaba evleneceğim kişi şu anda ne yapıyor?"u düşünürdüm. Ama gerçekten de siz banyo yaparken o anda kaç kişinin daha aynı şeyi yaptığını bilmek ilginç olmaz mıydı?
Bir de başka bir mesele var kafamı kurcalayan. "Şu ana kadar dünyadan kaç tane insan gelip geçmiştir" gibi, "Şimdiye dek kaç para harcanmıştır" gibi. Bu sorularıma biraz olsun cevap alabileceğim bir site buldum, o da şu: http://www.worldometers.info/
Elbette tam rakamları veremese de, tahmini olarak bir şeyler söylüyor ve ben orada değişen rakamları izlerken eğleniyorum.
Bu yazıyı yazarken şöyle düşünmemeniz için dikkat ettim: Bu kız da "ben ne kadar ilgincim, kimseye benzemem, kendime ait fantastik fikirlerle dolu bi dünyam var"ı gözümüze sokmuş. Sürekli "ben" kelimesini okuduğum bloglar hoşuma gitmiyor, bunu yapmayı da hiç istemem. Aslında biraz da tek olmadığımı, sizin de böyle düşünceleriniz olduğunu bilmek, belki yeni sorular duyup onları merak etmek için yazdım.
Görüşürüz. He bi de, acaba bu yazıyı kaç kişi okumuştur?
fotoğraf, çok beğendiğim larafairie'den. şemsiyeliler arasından rastgele seçtim fotoğrafı, onun çıktı.
ek: "Bugün gönderilen blog yazıları" da o sitede varmış. Şu anda,benimkiyle beraber,25.775 tane gönderilmiş. Gazeteye çıkmış gibi sevindim, çorbada benim de bi tuzum oldu. Ha ondan bahsetmeyi unuttum, gizli oy verdiğimizde-tabi şimdiye dek sadece okul başkanlığı seçiminde falan oy verdim- oy sonuçları açıklanır ve mesela "447 oyla A kazandı" denir ya, işte ben de "demek ben olmasam A 446 oy alacaktı." der ve kendimi önemli hissederim. Bu "yarın 1.456.388 aday ÖSS'ye girecek" haberindeki 388. olmakta da geçerli.
skip to main |
skip to sidebar
18 Haziran 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İzleyiciler
Etiketler
- cambridge (8)
- diş hekimliği (8)
- amerika günlüğü (5)
- fotoğraf (2)
- klinik (2)
- photoshop (2)
- Meram Ekspresi (1)
- akinator (1)
- facebook (1)
- film önerisi (1)
- foursquare (1)
- guitar hero (1)
- her şeyi bilen kadın (1)
- jinni (1)
- kilo verme (1)
- kongre (1)
- manipülasyon (1)
- morfoloji (1)
- msn (1)
- muayene (1)
- tahmin oyunu (1)
- tercih gencer diş kliniği (1)
Ben
- jules
- Görkem, 20, İstanbul Diş Hekimliği Fakültesi öğrencisi. Yazıyorum, çiziyorum, çeviriyorum, eskiden çalıyordum artık unuttum galiba. Bu blog biraz günlük, biraz hikaye gibi. Yazdıklarımın hepsi gerçek. Ayrıntıları severim, belki o yüzden yazılar uzun ama okumaya başladınız mı bitirmesi kolay bence. Blogu Kasım 2009'da açtım, umarım daha uzun bir süre devam eder.
Kaç kişi bakmış?
En Çok Okunan Yazılar
-
O Cumartesi günü, Taksim'den iki katlı ekspres otobüse ilk duraktan binmeme rağmen ayakta kalmıştım. Aslında ayakta gitmiyordum, sadece ...
-
Ben diş hekimi olma hayaliyle büyümedim. Tercih dönemine dek, aklımdan bile geçmemişti. Endüstri mühendisi olmak isteyen binlerce yaşıtımdan...
-
Evet sevgili diş kardeşlerim, yaz için okul arama çalışmalarıma başladım. Dedim ki dil okuluna gitmeyeyim, diş okuluna gideyim, hem dilime h...
-
Merhaba. Bloguma bir özellik ekledim geçenlerde, gelen gidenin istatiğini tutsun diye. Esas amacım günde kaç kişinin gelip gittiğini öğrenme...
-
Geçen haftasonu Türkiye'den çok yakın arkadaşım Naz -o da Londra'da bir dil okulunda- bizim eve kalmaya geldi. Cumartesi günü 4 kız ...
-
Diş Hekimliği Bölümü'nün 1. sınıf 1. dönemi bitti. Ve benim bu 5 ayda bu bölümde öğrendiklerim arasında işime en çok yarayan şey, düzenb...
-
Gözümü açtığımda saat 07.14'tü. Tatil başladığından beri 3.30'dan önce yatmayan ben, önceki gece 1.30 sularında yatağa girerek gözle...
-
Geçen haftasonu ev arkadaşım, hatta buradaki en iyi yabancı arkadaşım gitti. Şu an o evde iki tane pis kızla beraberim. İngiltere'de, Tü...
-
Merhaba! Bugünlerde beni bir oje merakı aldı ki sormayın gitsin. Eskiden sahip olduğum yaklaşık 10 tane ojenin hepsi koyu lacivert, siyah, k...
-
Babaannemin evinde maaile toplanmışız. Küçükler yere, büyükler koltuklara, ergenler ise sandalyelere oturmuş, çıt çıkarmadan pür dikkat ekra...
7 yorum:
aynı ben.
basarılısın jules begenerek takip ediyorum :)
özcanb.
teşekkür ederim, sen de blog açmışsın, hayırlı olsun.
Yazılarını çok beğeniyorum düzenli olmasada takip ediyorum.İngiltereden ilginç yazılar göndereceğini biliyorum gözlemlerin çok güzel
Teşekkür ederiim
Amelie'yi izlemediysen izlemeni tavsiye ederim. Gerçi izlemiş olsan oradaki cümleler ve yapı konusunda taklit'e düşmemiş olmak için bu yazıyı yazmazdın muhtemelen.
Evet izlemedim ama izlemek istediğim filmler arasında. İnsanların aklına aynı sorular hep geliyormuş demek ki :)
Yorum Gönder