10 Temmuz 2011 Pazar

Temizlikçi Kadının İntikamı


Size olağan bir senaryo yazayım: Birazdan dışarı çıkacağım. Kıyafetim aklımda, ancak bluzumu bir türlü bulamıyorum.
- Annee benim ojelerimle aynı renk olan mavi bluzum nerdee?!
+ Bilmiyorum kızım dolabına bak!
- Anne ama yok. Of ya yine X Abla nereye koydu kim bilir?
+ Kadının suçu yok toplasaydın arkanı!

Bu diyalog haftada en az 1 kez yaşanır bizde. Çünkü haftada 2 gün temizliğe gelen kadın benim karışıklık içinde bile bir düzeni olan her şeyimi ters yüz eder.

En son gelen kadının yaptığı, bu kıyafet sorununu solda sıfır bırakacak türdendi. Bir gün eve geldiğimde iPad'in kutusunun açılmış ve iki parçasının içine de bir şeyler doldurulmuş olduğunu gördüm. Bu ilk başta beni rahatsız etmedi, kadın kendince bir yöntem bulmuş masamı toplamak için diye düşündüm. Ancak birkaç hafta sonra, aklımda bir şimşek çaktı. Bir daha düşündüm, kontrol ettim, evet haklıydım. Kütüphaneme baktım, masamın altındaki kutulara baktım, yok! iPad'in kutusunun içinde bulunan platform ve içinde SIM kart yerini açan anahtar yoktu!

Anneme koşarak bu durumu anlattım, kadını aramasını ve anahtarı nereye koyduğunu sormasını istedim. Annem o gelene kadar -yani 3 gün- beklemem gerektiğini, bir yere koyduysa bile hatırlamayacağını söyledi. Üstelik yine "toplasaydın o zaman" diyerek iyice abarttı, kutunun içini nasıl toplayabilirdim ki? Kütüphanemin bir rafında sakince duran bir kutuydu o, içindekiler kimi, neden ilgilendirirdi ki?

3 gün zar zor bekledikten sonra, beklediğim gün geldi. Anneme olayı tekrar hatırlattım. X Abla'ya kutuyu göstererek içinden bir şey atıp atmadığını, ya da çıkarıp nereye koyduğunu sordu. Kadın "bilmiyorum.. hatırlamıyorum.. attım herhalde.." dedikçe çizgi film karakterleri gibi kırmızılık kulaklarıma kadar çıkıyordu. Evet, kadın kutunun içindekileri atmıştı. Anneme kaş göz yaparak kadına bir şeyler söylemesini işaret ediyordum, annem ise yalnızca "Bir daha izinsiz bir şey atma Xciğim" dedi. Ben de o kırmızılığı yine çizgi filmlerdeki gibi kulaklarımdan püskürtmekle kaldım.

Bakın, amacım kesinlikle temizliğe gelen insanları aşağılamak değil. Eski evimizde uzun süre bize gelen teyzeye babaanneme gittiğimde karşılaşırız, sarılıp öpüşürüz. Ancak bazı olaylar gerçekten insanı sinir ediyor. Anahtar evdeki iPhone anahtarıyla aynı olmasaydı, bir daha kim bilir nasıl bulacaktım.

Esas meselemiz bu değil elbet. Sorun şu ki, son 1 senedir gelen 5-6 kadının yaptığı gibi, en son gelen de 2 ayın sonunda bizi bırakıp gitti. Yani : iş başa düştü. Başlığın adı da buradan geliyor işte. Bugün annem, kardeşim ve ben babamın da evde olmaması nedeniyle temizlik olayına girdik. İşin çoğunu annem yapsa da, bize odalarımızı temizleme görevi düştü. Ben de odamı toplamak, süpürmek dışında masamın üstünü, panomu, raflarımı da düzenleyeyim istedim.

Takılarımı toplayıp ikea'nın kullanışlı görünen ama aslında boş duran kutularından birine yerleştirdim:



Ojelerimin daha uzun süre dayanması için buzdolabına yerleştirdim. Bnu siz de deneyebilirsiniz, sık kullanmadığınız ve bozulmasını istemediğiniz ojelerinizi buzdolabına koyabilir, yahut katılaşmış ojelerinizin içine biraz aseton döküp karıştırarak onları tekrar eski günlerine döndürebilirsiniz. - bu fotoğraf pek güzel olmadı evet - :



Panomu düzenledim:



Buradaki parçalar benim için çok değerli olan, çoğu ıvır zıvır gibi görününen eşyaların sadece bir kısmı. Tek tek anlatayım size (resmin üstüne tıklayarak büyütebilirsiniz):

1) Galata Kulesi bileti. Turistlere 10, Türklere 5 lira sanırım. Bunu yalnızca küçük esnaflar yapıyor sanıyordum.

2) Geçen İspanya gezisinde gezdiğimiz yerler: Costa Del Sol

3) TDB Kongreleri ve Araştırma Kulübü Kongresi yaka kartlarım

4) Brighton'da geçirdiğimiz güzel günün hatırası kartpostal

5) Taksim'deki bir sergiden aldığım, anlamını her sorduğum kişiden farklı bir cevap aldığım kartpostal. Sizce ne demek istiyor?

6) Oxford'daki tatlı köprü

7) Çizimim - ağzını açan bir hasta (ne olduğunu anlamak herkese nasip olmuyor, yapanın değil bakanın kabahati ne yapayım aa)

8) Londra otobüs haritası

9) Alerjim olan maddeler. İçlerinde "diş hekimliğinde kullanılan bazı malzemeler" de var, çok hoş.

10)Buradaki en değerli parçalardan biri. 20 Haziran 2006 - Roger Waters İstanbul Konseri bileti

11) 9. sınıfta gittiğimiz X-men 3 bileti. İğrenç bir sinema salonunun şanslı koltuk numarası.

12) Londra'da bir günlük otobüs bileti. Bileti yalnızca şoföre gösterip geçiyorsunuz. Tarihi geçmiş olsa bile fark etmeyebilir.

13) Cambridge'de telefonumu kaybettim sanıp polise verdiğim ihbarın takip kağıdı. Sonradan çantamın bir gözünden çıkmıştı. Sevinsem mi o kadar aradığıma üzünsem mi bilemedim. Ha bir de, bulduğumu haber vermedim. Cambridge polisi hala benim telefonumu arıyor olabilir.

14) Elhambra Sarayı. Endülüs Emevileri'nin bıraktığı en güzel eserlerden biri.

15) Can arkadaşlarım

16) 10.sınıfta arkadaşlarımın bana aldığı toplu hediyeye hazırladıkları güzel not.

17) İsviçre'de bir kafeden aldığım, üzerinde harita bulunan toz şeker

18) Madrid'de gitmediğimiz Hard Rock Cafe'nin broşürü. Ceket güzel ama.

Bunun dışında penguenlerimi düzenledim:



Sonra oturup Grey's Antomy'nin 7.sezonunu bitirdim. 6. sezonda düşüş yaşayan dizi bence eski tadını yakaladı. Sırada Game of Thrones var, herkes çok övüyor, bakalım gerçekten öyle mi.

Şimdi de balkonda oturdum blog yazıyorum. En son koyacağım resmi en başta koydum, karşımda öyle güzel bir manzara var. Bugünlük bu kadar. Umarım havanın mevsim normallerinin altında seyrettiği yazınız iyi gidiyordur. Görüşürüz.

not: temizlikte ve fotoğraflarda bana yardım eden kardeşime öpücükler.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

neden com uzantılı bir site almıosun=))

gorkemsengun.com gibi:)

jules dedi ki...

Aslında güzel olur da, siteyi tasarlamak, ödeme işleriyle uğraşmak falan var, nasıl yapacağımı bilmiyorum. Burada hazırı var işimi görüyor, ancak bir yol gösteren olursa alabilirim.

whybae dedi ki...

=)) eylül gibi yardımcı olabilrm sanrım... okullar başlamadan bir site projem war da...

Bu arada bence hikaye yazma yeteneğin muazzam, bazı yazıların çok hoş:) roman falan yazmalısın;)

jules dedi ki...

teşekkürler ama roman falan yazmak şimdilik biraz hayal gibi, kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz işte :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...