skip to main |
skip to sidebar
Şu anda bu satırları Cambridge şehir merkezine 3 dk. uzaklıktaki evimin çift kişilik yataklı, özel banyolu, şömineli, minibarlı odasından yazıyorum. Bu eve nasıl düştün derseniz, şimdi anlatıyorum;
Güzel geçen bir uçak yolculuğundan sonra, Stansted Havalimanı'na indik. 1 saat pasaport kontrolünden geçmek için sıra bekledikten sonra, UK sınırından girdim. Buradan Cambridge'e giden otobüsler var, ama öyle şehir içi otobüsleri gibi değil, bagajlı magajlı şehirler arası otobüs. Havaalanında baya bir dolaştıktan sonra - toplam 35 kg'ı bulan yükümle ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz- bilet satılan yeri buldum, biletimi aldım, otobüs beklemeye başladım. Yalnız bu arada fark ettim ki insan etrafında ne görürse onu yapıyor. Daha önce "can"e hep "ken" diyen ben, ingiltere'ye adım attıktan sonra "kæn" demeye başladım (anladınız işte).
Otobüs yolculuğunda sürekli ters yoldan gittiğimizi zannetmem bir yana, her arabada şoförün yanında biri olduğunu düşünüyordum. Halbuki o şoförün kendisi. Trafiğin ters yönde olması, bisiklet kullanırken sorun çıkartabiliyor, ama artık sürekli içimden şunu söylüyorum "Yolun solundan git!" Neyse gittik gittiik, sonunda Cambridge'e geldik, dedi şoför, indik. E buraya kadar her şey güzel de, planlarıma göre o an bir taksi bulmam ve elimdeki adresi ona vermem gerekiyor. Ancak etrafta hiç taksi yok. Önümdeki 2-3 Türkle beraber yürümeye başladım, e 50 m gittikten sonra bende takat kalmadı tabi. Yoldan geçen taksilere el ediyorum, hiç biri durmuyor. Neyse ki halime acıyan bir teyze bana taksi durağının yerini gösterdi de kendimi Beşiktaş-Taksim dolmuşu tipindeki taksiye attım. İskoç veya İrlanda aksanıyla - bilemiyorum hangisi hangisi- konuşan taksiciye adresi gösterdim, çok yakın dedi, beni evin önüne bıraktı ve gitti.
Eşyalarımı kapının önüne taşıdım, kapıyı çaldım, kimse açmadı. Birkaç çalıştan sonra kapıyı bir usta açtı. Evet usta. "Ben Virdee'lere gelmiştim ama?" dedim, evet burası, içeri gel dedi. İçeri girdim, bir de ne göreyim, evde eşya yok. Her yer pislik içinde, etrafta boya kokusu var. Adam da şaşırdı, ev sahiplerini arıyor, açan yok. Ben tabi yabancı bir ülkede kalacak yerimi kaybetmiş olmanın verdiği telaşla ne yapacağımı düşünmeye başladım, Türkiye'deki acentamı, okulun acil no.sunu aradım, neyse sonunda esmer tenli, yeşil gözlü, 25 yaşlarında, güzel bir kız gelip beni aldı.
Meğersem bu onların diğer eviymiş. Cambridge'de öğrencilere kiraladıkları 2 evleri varmış. Bir tanesini dekore ettiriyorlarmış, bu süre içinde ben diğer evde kalacakmışım. Böylece en başta söylediğim odaya geldim. Odam eski tipte, ama güzel. Banyom kullanışlı, duşakabin falan var. Ailem ise Hintli, ancak İngilizceleri fena değil. Kızları ise çok iyi konuşuyor.
Türkiye'deki acenta bana demişti ki, "Eve gittiğin ilk gün sana kurallarını, yemek yeme saatlerini söylerler, hatta muhtemelen yazılı olarak verirler, o kurallara uymak zorundasın." Ben de bekliyorum ki bana kurallarını anlatsınlar. Mr.Virdee ise sürekli "Az bi dur, ben sana anlatacağım." deyip duruyor, bu sırada da mutfağı temizliyordu. Sonra eşi de geldi, hepsi gayet güleryüzlü insanlar.
Akşam yemeğini kaçta istediğimi sordular, 6 okay mi dediler, olur dedim. Akşam yemeğine indiğimde hazır salata ve mikrodalgada ısıtılan hazır peynirli makarna koydular önüme, ama bu uyduruk yemeği evde temizlik günü olmasına yordum.
Bana kurallarınızı anlatmayacak mısınız diye sorduğumda, evlerinde öyle bir şey yapmadıklarını söylediler. Bir hafta sonra iki evin de öğrencilerle dolacağını, ancak herkesin tek bir sofrada yemek yiyeceğini anlattılar.
Akşam ise Pınar geldi - o benden 1 hafta önce buraya gelmişti- ve beni gezmeye çıkardı. Akşam 11de yattığımda o kadar yorulmuştum ki, anında uyudum.
Bunlar dün oldu, bugün yaptıklarımı da belki akşama, belki yarın anlatırım, çünkü tek başıma dışarı çıktım ve bisikletimle gitmek istediğim yeri ararken çok yoruldum, biraz dinleneyim. Görüşürüz.
27 Haziran 2010 Pazar
Cambridge - 1.gün
Şu anda bu satırları Cambridge şehir merkezine 3 dk. uzaklıktaki evimin çift kişilik yataklı, özel banyolu, şömineli, minibarlı odasından yazıyorum. Bu eve nasıl düştün derseniz, şimdi anlatıyorum;
Güzel geçen bir uçak yolculuğundan sonra, Stansted Havalimanı'na indik. 1 saat pasaport kontrolünden geçmek için sıra bekledikten sonra, UK sınırından girdim. Buradan Cambridge'e giden otobüsler var, ama öyle şehir içi otobüsleri gibi değil, bagajlı magajlı şehirler arası otobüs. Havaalanında baya bir dolaştıktan sonra - toplam 35 kg'ı bulan yükümle ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz- bilet satılan yeri buldum, biletimi aldım, otobüs beklemeye başladım. Yalnız bu arada fark ettim ki insan etrafında ne görürse onu yapıyor. Daha önce "can"e hep "ken" diyen ben, ingiltere'ye adım attıktan sonra "kæn" demeye başladım (anladınız işte).
Otobüs yolculuğunda sürekli ters yoldan gittiğimizi zannetmem bir yana, her arabada şoförün yanında biri olduğunu düşünüyordum. Halbuki o şoförün kendisi. Trafiğin ters yönde olması, bisiklet kullanırken sorun çıkartabiliyor, ama artık sürekli içimden şunu söylüyorum "Yolun solundan git!" Neyse gittik gittiik, sonunda Cambridge'e geldik, dedi şoför, indik. E buraya kadar her şey güzel de, planlarıma göre o an bir taksi bulmam ve elimdeki adresi ona vermem gerekiyor. Ancak etrafta hiç taksi yok. Önümdeki 2-3 Türkle beraber yürümeye başladım, e 50 m gittikten sonra bende takat kalmadı tabi. Yoldan geçen taksilere el ediyorum, hiç biri durmuyor. Neyse ki halime acıyan bir teyze bana taksi durağının yerini gösterdi de kendimi Beşiktaş-Taksim dolmuşu tipindeki taksiye attım. İskoç veya İrlanda aksanıyla - bilemiyorum hangisi hangisi- konuşan taksiciye adresi gösterdim, çok yakın dedi, beni evin önüne bıraktı ve gitti.
Eşyalarımı kapının önüne taşıdım, kapıyı çaldım, kimse açmadı. Birkaç çalıştan sonra kapıyı bir usta açtı. Evet usta. "Ben Virdee'lere gelmiştim ama?" dedim, evet burası, içeri gel dedi. İçeri girdim, bir de ne göreyim, evde eşya yok. Her yer pislik içinde, etrafta boya kokusu var. Adam da şaşırdı, ev sahiplerini arıyor, açan yok. Ben tabi yabancı bir ülkede kalacak yerimi kaybetmiş olmanın verdiği telaşla ne yapacağımı düşünmeye başladım, Türkiye'deki acentamı, okulun acil no.sunu aradım, neyse sonunda esmer tenli, yeşil gözlü, 25 yaşlarında, güzel bir kız gelip beni aldı.
Meğersem bu onların diğer eviymiş. Cambridge'de öğrencilere kiraladıkları 2 evleri varmış. Bir tanesini dekore ettiriyorlarmış, bu süre içinde ben diğer evde kalacakmışım. Böylece en başta söylediğim odaya geldim. Odam eski tipte, ama güzel. Banyom kullanışlı, duşakabin falan var. Ailem ise Hintli, ancak İngilizceleri fena değil. Kızları ise çok iyi konuşuyor.
Türkiye'deki acenta bana demişti ki, "Eve gittiğin ilk gün sana kurallarını, yemek yeme saatlerini söylerler, hatta muhtemelen yazılı olarak verirler, o kurallara uymak zorundasın." Ben de bekliyorum ki bana kurallarını anlatsınlar. Mr.Virdee ise sürekli "Az bi dur, ben sana anlatacağım." deyip duruyor, bu sırada da mutfağı temizliyordu. Sonra eşi de geldi, hepsi gayet güleryüzlü insanlar.
Akşam yemeğini kaçta istediğimi sordular, 6 okay mi dediler, olur dedim. Akşam yemeğine indiğimde hazır salata ve mikrodalgada ısıtılan hazır peynirli makarna koydular önüme, ama bu uyduruk yemeği evde temizlik günü olmasına yordum.
Bana kurallarınızı anlatmayacak mısınız diye sorduğumda, evlerinde öyle bir şey yapmadıklarını söylediler. Bir hafta sonra iki evin de öğrencilerle dolacağını, ancak herkesin tek bir sofrada yemek yiyeceğini anlattılar.
Akşam ise Pınar geldi - o benden 1 hafta önce buraya gelmişti- ve beni gezmeye çıkardı. Akşam 11de yattığımda o kadar yorulmuştum ki, anında uyudum.
Bunlar dün oldu, bugün yaptıklarımı da belki akşama, belki yarın anlatırım, çünkü tek başıma dışarı çıktım ve bisikletimle gitmek istediğim yeri ararken çok yoruldum, biraz dinleneyim. Görüşürüz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İzleyiciler
Etiketler
- cambridge (8)
- diş hekimliği (8)
- amerika günlüğü (5)
- fotoğraf (2)
- klinik (2)
- photoshop (2)
- Meram Ekspresi (1)
- akinator (1)
- facebook (1)
- film önerisi (1)
- foursquare (1)
- guitar hero (1)
- her şeyi bilen kadın (1)
- jinni (1)
- kilo verme (1)
- kongre (1)
- manipülasyon (1)
- morfoloji (1)
- msn (1)
- muayene (1)
- tahmin oyunu (1)
- tercih gencer diş kliniği (1)
Ben
- jules
- Görkem, 20, İstanbul Diş Hekimliği Fakültesi öğrencisi. Yazıyorum, çiziyorum, çeviriyorum, eskiden çalıyordum artık unuttum galiba. Bu blog biraz günlük, biraz hikaye gibi. Yazdıklarımın hepsi gerçek. Ayrıntıları severim, belki o yüzden yazılar uzun ama okumaya başladınız mı bitirmesi kolay bence. Blogu Kasım 2009'da açtım, umarım daha uzun bir süre devam eder.
Kaç kişi bakmış?
En Çok Okunan Yazılar
-
O Cumartesi günü, Taksim'den iki katlı ekspres otobüse ilk duraktan binmeme rağmen ayakta kalmıştım. Aslında ayakta gitmiyordum, sadece ...
-
Ben diş hekimi olma hayaliyle büyümedim. Tercih dönemine dek, aklımdan bile geçmemişti. Endüstri mühendisi olmak isteyen binlerce yaşıtımdan...
-
Evet sevgili diş kardeşlerim, yaz için okul arama çalışmalarıma başladım. Dedim ki dil okuluna gitmeyeyim, diş okuluna gideyim, hem dilime h...
-
Merhaba. Bloguma bir özellik ekledim geçenlerde, gelen gidenin istatiğini tutsun diye. Esas amacım günde kaç kişinin gelip gittiğini öğrenme...
-
Geçen haftasonu Türkiye'den çok yakın arkadaşım Naz -o da Londra'da bir dil okulunda- bizim eve kalmaya geldi. Cumartesi günü 4 kız ...
-
Diş Hekimliği Bölümü'nün 1. sınıf 1. dönemi bitti. Ve benim bu 5 ayda bu bölümde öğrendiklerim arasında işime en çok yarayan şey, düzenb...
-
Gözümü açtığımda saat 07.14'tü. Tatil başladığından beri 3.30'dan önce yatmayan ben, önceki gece 1.30 sularında yatağa girerek gözle...
-
Geçen haftasonu ev arkadaşım, hatta buradaki en iyi yabancı arkadaşım gitti. Şu an o evde iki tane pis kızla beraberim. İngiltere'de, Tü...
-
Merhaba! Bugünlerde beni bir oje merakı aldı ki sormayın gitsin. Eskiden sahip olduğum yaklaşık 10 tane ojenin hepsi koyu lacivert, siyah, k...
-
Babaannemin evinde maaile toplanmışız. Küçükler yere, büyükler koltuklara, ergenler ise sandalyelere oturmuş, çıt çıkarmadan pür dikkat ekra...
1 yorum:
Maceralarının devamını mutlaka okumak istiyorum.Belki bunları biraraya getirir araya bir iki karakter katar kitap bile yapabilirsin.Kolay gelsin.
Yorum Gönder