28 Haziran 2010 Pazartesi

2.gün

Şu anda Cambridge'de ılık, güzel bir yaz akşamı var. Beklenenin aksine, hava gündüz 30 derecelerde seyrediyor. Adamlar gazeteye bile yazmış, bu aralar hava çok güzel diye. Bizdeki "Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası" gibi bir şey onlar için bu. Evdekiler sürekli "Püf, çok sıcak yandım." deyip duruyor. Ben de diyorum "Bu ne ki, siz sıcak hava görmemişsiniz.".
Otobüs beklerken Daily Mirror almıştım. Ön sayfasındaki fotoğrafta 3 tane aslanın resimlerini çeken, kafesin arkasındaki Alman Milli Takımı duruyor. Başlık şu: "Bakın 3 aslandan kim korkuyor?" (İngiltere Milli Takımı, armasındaki 3 aslandan dolayı bu isimle anılıyor.) İç sayfalarda ise Almanlar'ın "İngiliz bebeleri gelsin de görelim" gibi sözlerine karşılık vermişler. Bildiğiniz ağız dalaşı. Bizde de "Haydi çocuklar, Portakalların suyunu çıkarın" gibi başlıklar atılıyor evet de, bunlar iyice hırslanmışlar belli. Bugünkü maçta da 4-1 yenildiler, o ayrı mesele. Belki de bu akşam sokakların boş olmasının sebebi odur.

Gazetede gördüğüm bir diğer şey ise döviz bürosunun ilanı. Diyor ki, Türk Lirası'nı rakip büronun verdiği fiyattan daha yüksek fiyata satarsak - rakip büronun ismi de var üstelik - aradaki farkın iki katını geri veriyoruz. Hatta dün rakipleri Türk Lirasını daha uygun fiyata vermiş, tabloda onu bile yazmışlar. (Tabi bizim liranın burada rekabet meselesi olması da ayrı güzel, yanımda hiç TL getirmemiş olmam ise benim sorunum.) Başlık ise şu "Ya yenilmeyeceğiz, ya da farkın 2 katını geri vereceğiz.". Bir Türk reklamında hiç böyle kendi eksikliğini açıkça söylenildiğini gördünüz mü? Neyse, iki yurt dışı görünce hemen kendi ülkesini aşağılayan tiplerden olmayayım.

Bu sabah uyanıp kahvaltımı ettikten sonra bisikletimi alıp dışarı çıktım. Dün ev sahibim bisiklet kiralamama gerek olmadığını, o bisikleti kullanabileceğimi söylediğinde sevinmiştim. Üzerinde 3 tane kilit olmasına rağmen hiçbirinin anahtarı yoktu. Bu yüzden ilk amacım bisikletime kilit almak, sonra da bir yere park edip alışveriş yapmaktı. Elimde Pınar'ın bana verdiği haritayla yola çıktım. Ancak nasıl olduysa gitmek istediğim yönün tam tersinde buldum kendimi. Haritayı sokak isimlerinden takip ediyoruz tamam da, neresinin kuzey olduğunu nereden bileyim değil mi? Yosunlara bakayım desen ağaç yok, Kutup yıldızına bakayım desen güneş var. Şehir merkezini bulmak için 1 saat falan uğraştım. Neyse sonunda bir bisiklet garajından kilit aldım.

Alışveriş yapacağım yere geldiğimde o kadar yorgundum ki, eve dönsem mi diye düşünmeye başlamıştım bile. İlk olarak H&M'i gezdim, ama sokak lambasına bağladığım bisikletim çalınmasın diye bir gözüm hep onda olduğundan, pek verimli geçmedi. Sonra Türkiye'de de bulunan Clarie's'e gittim. Türkiye'dekinden çok daha fazla çeşit var. Fotoğraf çekecektim izin vermediler. 5 pound'a kocaman makyaj setleri vardı, ama 5 ton mavi fara ihtiyacım olmadığını düşünerek almadım.


Oradan çıktıktan sonra bir dükkan gördüm, vitrinde "Kapatıyoruz, %75 indirim" yazıyordu. "Hah, biz bunları yemeyiz bilirim ben senin gibileri" dedim ama baktım dükkanda hakkaten bir şey yok. Kapısına da bir yazı asmışlar "Dükkanımız sonsuza dek kapanmıştır. Teşekkür ederiz." diye. Ben de önceki yazıda yazdığım gibi kapanmış bir dükkan görünce üzüldüm ve biraz utandım kendimden. Ama ne yapayım Türkiye'de vitrininde 5 yıl boyunca "Kapatıyoruz, zararına satışlar" yazan dükkanlara alışmışım.

Biraz daha dolaşıp ıvır zıvır aldıktan sonra, öğle yemeği yiyecek güzel bir yer bilmediğim ve çok yorulduğum için hazır yemek alıp mikrodalgaya atayım dedim. Girdim Marks & Spencer'a -buradakilerde sadece kıyafet ve kozmetik ürünleri yok, yiyecek içecek ve döviz bürosu da var.- bildiğimiz et-pilav yemeği gibi bir şey aldım. Eve güç bela geldim, yemek yedim, yattım uyudum hemen.

Akşam yemeğinden sonra, ev sahiplerinin 3 kızı beni ve yeni gelen Cristina'yı dışarı çıkardılar. Bugün kaybolup 5 kez geçtiğim sokakları bir daha görmüş oldum. Eve dönüp biraz oyalandıktan sonra, Cristina'yla evin çok yakınına kurulan lunaparka gidelim dedik. Gittiğimizde saat 9:30du, ama lunapark kapanmıştı. Halbuki geceleri daha güzel görünür lunaparklar. Neyse bari bir cafe'de oturalım dedik. Merkeze bir gittik ki, değil kafe, insan bile yok ortada. Bilmiyorum bugünkü yenilgi yüzünden mi ama çok boştu sokaklar. Bunun üzerine biraz daha dolaşıp eve döndük. Yarın okul başlıyor. Bakalım ne olacak. Yazarım yine.

Haydi, görüşürüz.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

yeni okul gününde başarılar diliyorum

Unknown dedi ki...

Gezmek için mi gitmiştin diye soracaktım ki okulun başlayacağını okudum. Ne okulu? Erasmus gibi bir şey mi? Yoksa dil okulu mu?

Oralardan bol bol resim bekliyoruz. Burada onlara bakıp iç geçirmek güzel oluyor. :D

Didem dedi ki...

Gorkemcim demek ingiltere'ye gittin canım.. Umarım senin için çok zevkli ve iyi bir deneyim olur.. Bol şans.. Seni çok öpüyorum.. Maceralarını merakla takip edeceğim.. Sevgiler..
Didem saner sumay

jules dedi ki...

Dil okuluna gidiyorum. Peki, resim çekmeye çalışacağım :) Ama burada pek fırsat olmuyor, Japonlar bile fotoğraf çekmiyorlar.

Didem abla & adsız teşekkür ederim güzel dilekleriniz için.

Unknown dedi ki...

ablam da londra da görkemcim onun dda söylediği o bilmem sana gtmeden önce acentan söyledi mi merkezi yerlerde (eğlencce yeri olmadkça) dükkanlar cafeler bu şeklde erkenden kapanıyormuş:) allah kolaylık versn sana çok çok iyi değerlendir ing günlerni;) -selin kumral-

jules dedi ki...

çok teşekkür ederim seliin, evet bu insanlar bir garip, 8den sonra evlerine çekiliyorlar.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...