23 Şubat 2010 Salı

Her Şeyi Bilen Kadın


Hani bir oyun vardır, Marie Antoinette filminde de oynuyorlardı. Bir grup insan işte toplanıyorlar, herkese bir kağıt üzerine bir nesne/hayvan yazıyorlar, o kişinin alnına yapıştırıyorlar kağıdı. Tabi kişi kendi alnında yazan şeyi görmüyor. Sonra oyun başlıyor, herkes sırayla kendi alnında yazan nesne hakkında sorular sorarak onu tahmin etmeye çalışıyor.

"Yenebilir mi?" "Canlı mı?" "Eğlenmek için mi kullanılır?" gibi sorular. Alnında yazanı ilk bilen kazanıyor, veya son bilen kaybediyor işte.

İşte bu site de öyle bir şey. Her şeyi bilen kadın, Şenay Gürler olmuş. Bir yandan bol bol Lipton çay içip, bir yandan da sizinle bu oyunu oynuyor. İçinizden bir nesne tutuyorsunuz ve onu bilmeye çalışıyor. Size özel bir şey olmaması önemli tabi ki.

20 soru soruyor, siz Evet, Hayır, Belki, Genellikle, İlgisi Yok gibi cevaplardan birini seçiyorsunuz ve sonunda büyük ihtimalle biliyor. Sorulara düzgün cevap vermek de önemli tabi. Bilemezse 5 soru daha soruyor. Ben kulaklık, fil gibi şeyler sordum, bildi.

Bir deneyin derim. "Nasıl bilir yaa" diyerek onlarca defa denemiştim ilk seferinde bilemeyeceği bir şey bulmak için. "Topaç"ı bilemedi mesela. Neyse, link burada. İyi eğlenceler.

18 Şubat 2010 Perşembe

Bir Ben Miyim Sitesi

Bir site gördüm. Hani bazen bir site açılmaz da, sorun benim bağlantımda mı diye MSN'deki bir arkadaşınıza "Ya şu linke bir tıklar mısın, bende açılmıyor." diye sorarsınız.

İşte bunu anlamak için bir site gördüm. Küçük bir bilgi ama Sık Kullanılanlar'a kaydetmekte fayda var. Sitenin adı "Down for everyone or just me?", yani "Bir tek bende mi açılmıyor, yoksa herkeste mi?".

Linki burada. Biraz kısa oldu bugünlük, ama böyle olsun bu sefer. Görüşürüz.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Bir Diş Hekimi Adayının Galaksi Rehberi

Ben diş hekimi olma hayaliyle büyümedim. Tercih dönemine dek, aklımdan bile geçmemişti. Endüstri mühendisi olmak isteyen binlerce yaşıtımdan biriydim ben, ta ki puanım gelene kadar. Puanım Boğaziçi'ne, Sabancı ve Koç'un burslu programlarına yetmeyince, annemlerin yere göğe sığdıramadıkları diş hekimliğini düşünmeye başladım.

Neymiş ne değilmiş görmek için Bahçeşehir'deki Gençer Diş Kliniği'ne gittim. Oranın sahibi Rıdvan Gençer birkaç gün boyunca onları izlememi tavsiye etti. Beni ameliyatlara soktu, muayeneleri izlememi sağladı falan. Ben de bu işin fena olmadığına karar verip, birkaç uçuk tercihin ardından İstanbul Diş Hekimliği'ni yazdım, tuttu.

Geçen haftalarda dedemin dişi ağrımış, beni aradı, "beni dişçiye götürür müsün" dedi. Ben de Gencerler'den bir randevu ayarladım. Doktorumuz Gizem İnce, yeni mezun olmuş, genç güzel bir kız. Bana kompozit dolguyu tüm ayrıntılarıyla anlattı sağolsun. Bir dahaki randevuya önlüğümle gelmemi istedi. Ben de gittim, bana dolgu yaptığı sırada asistanlık yaptırdı, suction'ı tutturdu falan.

Üçüncü randevuda, yani bugün saat 2'de gittik. Dedemin randevusu 3'te bitti ama ben 8'e kadar orada kaldım, Gizem ablanın peşinde dolaştım, yardım ettim falan. Gördüklerimi unutmadan yazayım istedim.

Üst çenesindeki tüm dişlerine protez yaptırmış bir hasta geldi, parçalı protez. Sol üst çenede lateralinden 1. büyük azısına kadar olan protezi, ortadan kırılmış. Onları çıkarıp yapıştırmak istedi Gizem abla, meğersem Zirkon tabanlı seramik protezler yapışmıyormuş, sonradan laboratuvara sorunca öğrendik, en baştan yapılacakmış. Burada ilk kez hastadan ölçü almayı gördüm. Fantom (aşağıda, sağda) dediğin sesi sedası çıkmıyor tabi, hastanın üst çenesine ölçü kaşığını koyduğunda öğürmeye, öksürmeye falan başlıyor. Kusacak diye uzak durdum ben de, neyse ki bir şey olmadı.

Bu hastanın işi yaklaşık 3 saat sürdü. Tabi ona ayrılan vakit normalde sadece 1 saat olduğu için gelen diğer hastalar başka kliniklere alındı. Bir ara tam 3 hasta arası koşturup durduk 4 katlı klinikte. 2.kattaki bir hastaya "siz 15 dk dinlenin, hemen geliyorum" deyip 4.kata, oradan 1.kata koşturma şeklinde geçiyor oradaki diş hekimlerinin hayatı.

Bugün ilk kez diş çekimi gördüm aynı zamanda. 12 yaşındaki hasta, geçen muayenede koltuğa oturur oturmaz korkudan bayılmış. Bu sefer yiğitliğine zeval gelmesini istemeyen delikanlı belli etmek istemese de, yan yan iğneye bakıyordu tabi. Neyse bayılmadan iğnesi yapıldı. Uyuşması için beklenecek sürede sırada bekleyen diğer hastaya koştuk. Bir ara uyuşmuş mu diye bakmak için yanına gittim, çocuğun annesiyle ablası da aşağı inmişler, tek başına kalmış, biraz konuştum onunla rahatlasın diye TV falan açtım, biraz büyük, çizgi film izler mi izlemez mi diye düşündüm, sonunda Arka Sokaklar'da karar kıldım.

Doktoru geldiğinde garibim biraz korktu, ben annesi gelmeden başlamayacağımızı söyledikten sonra "olsun ya başlayalım" dedi, korkak gibi görünmemek için. Diş de öyle bir diş ki, kronu yok, sadece 2 tane kökü kalmış bir büyük azı. Biraz kökleri yerinden oynatırken, annesi geldi. Annenin bu gibi durumlarda, o yaşta bir çocuk için çok önemliymiş bunu anladım. Çünkü sürekli "Tamam oğlum bak bitti" falan diyordu.

Neyse, günün sonlarına yaklaşırken ben de koşturmaktan bitmiş durumdaydım. Gizem abla ilk günden bu kadar yorulmamamı söyledi, oturdum bi meyve suyu takviyesiyle kendime geldim. Sonra da saat 7'deki hastayı bitiremeden babam geldi, ben de taksiyle dönmeye hiç katlanamayacağım için bu teklifi reddedemedim.

Eve geldim, yemek banyodan sonra bilgisayara oturdum, bir hevesle yaptıklarımı MSN'de ilk gördüğüm okul arkadaşıma anlatayım istedim, karşıma Aytaç çıktı. Çıkmaz olaydı, anlattığımda verdiği tepki "neden ki?" oldu. Ben de buraya yazayım dedim.


İşte bugün yorucu ama çok yararlı bir gün oldu benim için. Aa bir de bugün kliniğe Kenan Işık (yukarıda, sağda) geldi. Adam ünlü ya, işleri vardır diye düşündüm, ama 2-3 saat kaldı, çay kahve falan içti. Bugün "gördüğüm ünlüler listesi"ne birini daha ekledim yani. Evet, şimdi yatıyorum. Görüşmek üzere.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Tatlı Para


Tatil günlerinde, akşamları İnternet başında bir sürü vakit geçiriyoruz. Bu vakitleri paraya çevirsek, sizce de çok güzel olmaz mı? İşte böyle bir site biliyorum.

Bahsettiğim bir site grubu; Pilli Network. Burada bir çok site var, Bildirgeç, 10 Marifet, Sinepil, Yenimecra gibi isimleri var. Buraya sitenin konseptiyle ilgili yazılar yazıyor ve yazılarınızın tıklanma, tutulma ve yorum alma sayısına göre sitenin reklam gelirlerinden pay alıyorsunuz. Tabi yazınızın önce onaylanması gerekiyor yayınlanması için.

Bildirgeç'in konsepti İnternet siteleri, internet araçları, teknoloji, popüler kültür gbi konular. En çok kazanan ve kazandıran site de bu.

10 Marifet, el becerisi, yaratıcı fikirlerin yer aldığı bir site.

Sinepil, sinemayla ilgili her türlü şeyi içerirken, 22 Dakika da aynısının dizi filmlerle ilgili versiyonu.

Ben bu siteye birkaç yazı gönderip, 20 dolar gibi bir para kazandım. Zaten hesabınızdaki parayı alabilmeniz için en az 20 dolar olması gerekiyor. Çekmek istediğiniz zaman, o günün kuruna göre Türk Lirası'na çevrilip hesabınıza yatırılıyor.

Yeni, duyulmamış siteler, fikirler çok tutuluyor ve getirisi de çok oluyor haliyle. Yazı yazarken çok link vermeniz de önemli. Bir şey daha söyleyeyim, üye olurken hotmail uzantılı mail adreslerini kabul etmiyor. Boş vaktiniz varsa doldurmak için iyi bir seçenek. Linki burada.

4 Şubat 2010 Perşembe

Canın Mı Sıkıldı?

Uzun zaman oldu yazmayalı, tam 1 hafta. Tatil rehaveti bloguma da çöktü. Neyse ki süper bi siteyle döndüm.

Sitenin adı Stumble Upon. Ana sayfada karşınıza Kitaplar, Müzik, Online Oyunlar, Fotoğrafçılık, Sanat, İnternet.. gibi bir sürü kategori çıkıyor. Bunlardan ilgilendiklerinizi işaretliyor ve Stumbling'e başlıyorsunuz.

Gerçekten de bir sürü ilginç, normalde asla bulamayacağınız site çıkıyor karşınıza. Bulduklarımdan birkaçını söyleyeyim:

Mesela Dünya'da giremeyeceğiniz 10 Yer'in linki var burada. Aralarında Vatikan'ın Gizli Arşivleri, Disney'nin üyeler dışında kimseyi almadığı ve üye bekleme sırasının 14 sene olduğu Club 33'ü var.

Burada da sit-com'larda gördüğümüz gülme efektleri gibi bir çok ses var. Gülme, geğirme, ağlama, haykırma gibi seçeneklerin kadın/erkek/bebek çeşitleri de var.

Bu ise bir oyun. Oyunda size ilk önce sağ ve sol yön tuşlarıyla topu dengede tutma görevi veriliyor. 15. sn'de alt üst yön tuşlarıyla bir göreviniz daha oluyor. Zaman ilerledikçe işin içine WASD tuşları ve Space Bar da giriyor. Bu oyuna yeni başladım, en fazla 83 sn. dayanabildim. Bağımlılık yaratabilecek bir oyun.

Karşınıza gelen siteyi beğenmediğinizde veya sıkıldığınızda, sol üst köşedeki Stumble'a basıyorsunuz ve karşınıza yine seçtiğiniz kategorilerden bir başka site geliyor. Stumble Upon üyelerinin siteyle ilgili yorumlarını da üstteki toolbar'daki ikona tıklayarak okuyabiliyorsunuz. Bu şekilde hiç aklınıza gelmeyecek türdeki siteleri keşfedebiliyor, en önemlisi şu tatil günlerinde İnternet başında ne yapsam diye boş boş oturmaktan kurtuluyorsunuz.

Bugünlük bu kadar. İyi eğlenceler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...